30 Temmuz 2010 Cuma

Meriçin azgın suyu aramıza girdideeeee

Evet tatil postlarını bitirmiş olabilirim ama sizinle paylaşılacak şeyleri daha bitiremedim=)Yemek içmekle ilgili çok fazla post hazırlamadığımı daha öncede belirtmiştim..Ancak işin içinde yöresellik olunca,ustalık olunca paylaşmak güzeldir zihniyetine fazlasıyla sahip bir insanım..Tatilimi İğneada-Kırklarelinde geçirmiş olmam ve Arnavut ciğerine olan ilgim dolayısıyla ciğerin Anavatanı Edirneye uğramadan tatili bitirmek istemedim...İstanbula dönüş yoluna girdiğimiz gün son durak Edirne oldu..Ciğerseverler bilir Edirnenin Arnavut ciğeri meşhurdur.Ben tatma imkanına yeni nail oldum..Tek kelimeyle tatmasaymışım gözüm açık gidermişim..Son günlerde meşhur olan bir sloganı cuk diye oturtmak istiyorrum..
Eğer bu yediğim Arnavut ciğeriyse daha önce yediklerim neydi?
Cukk...
Evet çok yerinde bir tabirdi kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu bölümü bir resimle sonlandırıp.. Paragraf başına geçiyorum
Edirne deyince Arnavut ciğerinden sonra Meyveli sabunları ikinci bir ustalık..Gerek el emeği oluşları gerek ye beni görüntüleri hemen evime girmelerine sebep oldu...Ve birkaç hediye tabi ki=)Sonracığıma Edirneye gitmişken Meriç ve Tunca nehirlerini görmeden olmazdı =) Meriçin azgın suyu aramıza girdidee nağmeleriyle Meriç köprüsünde yürürken tokamı azgın suya kurban etmem benden Meriçe bir hatıra olmuştur..Avrupa semalarını karış karış gezdiğim ( Kırklareli,Çorlu,Lüleburgaz,Pınarhisar.p) tatil süresince en beğendiğim yer Edirne oldu..(İğneada dışında)..Çok tarihi ve bir o kadarda modern oluşuyla gidilesi şehir..Tavsiye edilir..

Hiç yorum yok: