5 Ağustos 2010 Perşembe

Yok Artık Sayın İzleyici

Küçüklüğümü hatırlıyorum..Her yaz mutlaka tatile giderdik..Ailecek tabii ki , öyle şimdi ki gibi yarım yamalak olmazdı herşey..Her gittiğimizde şuan tabir yerindeyse malak gibi yatıp genede elde edemediğim muhteşem bronzluğu o zamanlar hiç çaba sarfetmeden elde ederdim..Üstelik kolumun içi bile yanardı (!) Yaş ilerledikçe iş güç aile derken yazın çıkılan tatiller özlenir oldu..Gene yapıldı belki ama aynı tadı hiç vermedi..Bu gibi durumlarda havuza attık kendimizi.İstanbulun o nemi başka türlü çekilmezdi çünkü.Başlarda bone falan zorunluluğu yoktu..Ama daha sonraları hemen hemen her havuzda armut kafa olarak dolaşanların sayısı gittikçe arttı..Görüntü kirliliği yaratsada sağlık açısından gerekli bi uygulamaydı zira kimse ağzında yüzünde bilinmeyenin saçıyla yüzmek istemezdi..Bonesi , duşu yok ayak banyosu yok o ilacı derken havuz kuralları diye şeyler çıkıverdi..Ama hiç bir havuza damsız girilmenin yasak olduğunu duymamıştım..Taki bu sabaha kadar..Radyoda Arzunun o enerjik sesiyle yol alırken (( o saatte kalkmam pek mümkün değildir fakat pazarcı ruhum beni buna zorladı ! =) )) haberle kahkahayı basmamak için zor tuttum kendimi haber tam olarak şöle ..Allahım gülsek mi ağlasakmı bilemedim ya..O zaman bu tür insanlar güney plajlarına inmeye görsünler kimin eli kimin cebinde..Havuza damsız girilmez,denize damsız girilmez,kuma damsız basmak yasaktır,markete damsız girilmez !!!
bla bla bla

Hiç yorum yok: