8 Eylül 2010 Çarşamba

Sevgili blog Part2

Sevgili blog;


Bende seni özledim dur şapur şupur hiç sevmem...Öyle yorgunum ki...Ama genede dedim bu tribe bağlar canımı sıkar falan iki kelam etmeden yatmak istemedim...Bugün kız güdümü alışveriş merkezinde doyurduktan ve bikaç bişeyi listeye aldıktan sonra holigan yanımı açığa vurmak için sevdicekle birlikte tuttuk stad yollarını..Milli maçları aslında çok sevmem ne yalan söyliyim öyle bir derbi coşkusu falan yaşanmıyor zaten rakip taraftar ağa takılmış kefal gibi sıralanmış , küfür etsen duymaz,işaret yapsan bön bön bakar..Haz verici olmuyor...Belçikaya Hadiseden sonra zaten kıldım tam süper oldu aslında.Sesimin kısılıcağını göze alarak girdiğim staddan gayet bülbül formunda çıkmış olmamın tek sorumlusu kendini amigo sıfatına bürümüş üç beş kendini bilmezin saçma sapan yaptığı tezahuratlardı..90 dakika izdivaçın jeneriği nariririrraaayy nariririi diye bağırmak bütün hepsinden iyiydi en azından gelen kesimin çoğuna hitap edebilmiştik...Yoksa sen kendi evindesin diye bokunu çıkarıp fener marşlarına girersen yuhlamalarıda duyarsın nasıl yani bakışlarınıda görürsün..Neyse öyle böyle galibiyetin tadını alarak ayrılmak güzeldi...


Ha bide kız güdümün yanında edebiyat güdümü ihmal etmedim..Kendimi megavizyona attım..Çıkan kitaplara baktımm,bazılarının çaktırmadan arka sayfa yazılarını çaldım,kimisini okudum kimisine oha bu ne pahalı dedim falan ama bir kitap seçtim..


Arka kapağındaki yazı şöyler başlar;



Bazen kısa hikayelerin vedası daha uzun olur diğerinden,
Çünkü yarım kalan yaşanmamış ne varsa en çok onlar uzatır vedayı,
Yaşayamadığınız ne kadar şey varsa onunla aranızda bir boşlukta
hepsini yaşamış gibi tüketmeye çalışırsınız,
Veda en çok sizin ona son dokunuşunuzla başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır...

İlk kez tanıştım bugün Emre Kalcıyla ama sanırım başucu kitaplarıma eklenicek gibi..Kapağıyla içeriğinin uyumu takdire şayan..Yarım bırakılmış kurabiye gibi aşk yemessen arkandan ağlar ;)

Seviyorum seni blog...

Hiç yorum yok: