23 Şubat 2012 Perşembe

Ahşap ofis katları

Boğaz trafiğini atlatmıştım.Fonda sesi kulaklarımı tırmalayan bir vj ile yolculuğa devam ediyordum. Sesi kulak tırmalayan birinin görüntü olmadan halka hitap etmesi, kitleleri o frekansta toplaması nasıl bir ironidir diye düşünürken düşüncem kiralık ofis katları yazan binaya takıldı. Oldum olası ahşap detayını seven biri olarak  tamamen ahşap kaplı binada bir ofis hayal ettim. Beyin fırtınası bu olsa gerek. Çocukluğuma götürdü beni. Ne öğretmen olmak ne hemşire ne dansöz.. İç mimar olmak istedim hep...Mimariden anladığım şöminenin ısıtma kapasitesinden öte pembe perdelerdi sadece. Pembe perdeli bir oda ve beyaz mobilya oldu mu benden mimarı olmazDI. Sonra büyüdüm değişen dünya koşulları beni psikolog olma düşüncesine itti.Home ofis düşündüm. Evime iş getirmem aga! dedim. Ama ofis gene vardı. Sonra yazmaya aşık oldum. Yazdım, yazdım... Okundukça yazdım, sevildikçe yazdım.. Ben Türk Dili okumalıyım dedim. Yazmalıyım. Hiç ofisimin olamayacağı gerçeğine inat Türk Dili okudum. İş hayatına erken atıldım. Ergenlikten yeni çıkmış trendsetter halimle modaya sardım..Yazı ve modayı birleştirip attım kendimi dergiye..Dünya karardı. Çünkü hem trendsetter hem diş telli bir kız olunca hayat zorlaştı. Yemek yiyemediğim anlar çekimlerde kıpırdanamaz oldum. O esnada editör olmak evet bu benim etiketim dedim. Medya sektörüne bağlandım. İnternet editörlüğü. Hem yazarım. Moda var. Oturduğun yerden. ! Evraka! Oldu bu iş. İşime aşık oldum. Staj dediler 30 gün. 31. gün gelme.. Rampada kalan araba gibiydim. Geri geri kaydım. Aklımda kalan kanımın medyada oluşuydu... Şuan futbol aşkım tercihlerim görsellerimle televizyonun içindeyim...Bir ahşap binadan nerelere geldik. Demem o ki... Belki hayatın altı üstünden güzeldir.. Olamaz mı?

1 yorum:

pınar dedi ki...

Bakış açısı mühim tabi kuzuçem:p Asolan başarmak değil midir zaten şu hayatta..
Medya patronu olduğun günleri de görmek dileğiyle.)öperim.